top of page

0 850 807 86 68

Türk Hukuk Mevzuatında Arabuluculuk

Giriş

Uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların dostane bir şekilde çözümlenmesini hedefleyen alternatif bir yöntemdir. Geleneksel mahkeme süreçlerine göre daha hızlı, ekonomik ve gizlilik içeren bu yöntem, günümüzde Türkiye'de de yaygın olarak kullanılmaktadır. Türk hukuk mevzuatı, arabuluculuğu destekleyen ve teşvik eden düzenlemelerle bu yöntemin etkinliğini artırmayı amaçlamaktadır.

Arabuluculuğun Tanımı ve İşleyişi

Arabuluculuk, tarafsız bir üçüncü kişinin, yani arabulucunun, taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek için taraflara yardımcı olduğu bir süreçtir. Arabulucu, tarafların iletişimini kolaylaştırır, çözüm yolları önerir ve tarafların ortak bir zeminde buluşmasını sağlar. Bu süreçte arabulucu, karar verici değil, yol gösterici bir rol üstlenir.

Türk hukuk sisteminde arabuluculuğun yasal çerçevesi, 2012 yılında yürürlüğe gien 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile belirlenmiştir. Bu kanun, arabuluculuk sürecinin nasıl işleyeceğini, arabulucuların niteliklerini ve tarafların hak ve yükümlülüklerini düzenler. 2018 yılında yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile iş uyuşmazlıklarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıkların mahkemeye gitmeden çözülmesini teşvik etmektedir.

Arabuluculuğun Avantajları
  1. Hızlı ve Ekonomik Çözüm: Mahkeme süreçleri genellikle uzun ve masraflı olabilir. Arabuluculuk, daha kısa sürede ve daha düşük maliyetlerle uyuşmazlıkların çözülmesini sağlar. Bu, özellikle ticari uyuşmazlıklarda zaman ve para tasarrufu açısından büyük avantajlar sunar.

  2. Gizlilik: Mahkeme süreçlerinde dava dosyaları genellikle kamuya açıktır. Arabuluculuk sürecinde ise taraflar arasındaki görüşmeler ve anlaşmalar gizli tutulur. Bu, özellikle ticari sırların korunması açısından önemlidir.

  3. Tarafların Kontrolü: Arabuluculuk sürecinde taraflar, sürecin her aşamasında aktif rol alır ve anlaşmanın şartlarını kendileri belirler. Bu, tarafların kontrolü elde tutmalarını sağlar ve çözüme daha kolay ulaşmalarını mümkün kılar.

  4. Esneklik: Arabuluculuk, mahkeme süreçlerine kıyasla daha esnek bir yapıya sahiptir. Taraflar, ihtiyaçlarına göre süreci şekillendirebilir ve kendi çözüm yollarını oluşturabilir.

  5. Dostane Çözüm: Arabuluculuk, taraflar arasındaki ilişkilerin bozulmasını önler ve dostane çözümler üretir. Bu, özellikle aile ve iş ilişkilerinde uzun vadeli ilişkilerin korunmasına yardımcı olur.

Sonuç

Arabuluculuk, uyuşmazlıkların çözümünde etkin ve verimli bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Türk hukuk mevzuatında yapılan düzenlemeler, arabuluculuğun yaygınlaşmasını ve benimsenmesini teşvik etmektedir. Hızlı, ekonomik ve gizlilik içeren bu yöntem, tarafların kontrollü ve dostane çözümler üretmelerini sağlar. Arabuluculuk, uyuşmazlıkların çözümünde modern ve yenilikçi bir yaklaşım sunarak, mahkeme süreçlerine alternatif olarak önemli bir rol üstlenmektedir. Bu nedenle, arabuluculuk uygulamalarının daha da yaygınlaşması ve toplumda bilinç oluşturulması, adalet sisteminin etkinliğini artıracaktır.

Türkiye’de arabuluculuk, 2012 yılında yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanuna göre, arabuluculuk, ihtiyari ve zorunlu olarak ikiye ayrılmaktadır:

  1. İhtiyari Arabuluculuk: Tarafların kendi isteğiyle başvurdukları arabuluculuk türüdür. Her türlü hukuk uyuşmazlığı için uygulanabilir.

  2. Zorunlu Arabuluculuk: Belirli uyuşmazlık türlerinde dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunludur. İşçi-işveren uyuşmazlıkları, ticari uyuşmazlıklar ve tüketici uyuşmazlıkları gibi konularda zorunlu arabuluculuk uygulamaları bulunmaktadır.

 

Arabuluculuk süreci, tarafların uzlaşmaya varması halinde bir anlaşma belgesiyle sonuçlanır. Bu belge, mahkemede dava açmadan önce onaylanarak ilam niteliğinde belge haline gelir ve zorunlu icra kabiliyeti kazanır.

pnggsadecelogo.png
bottom of page